“Gitmekle kalmak arasında kıpırdamayan gün,
katı bir saydamlık kalıbı,
Hepsi görünüyor ve hiçbiri anlaşılamıyor,
ufuk dokunulamayacak bir yakınlık.
Masada kağıtlar, bir kitap, bir vazo:
nesneler dinlenmekte adlarının gölgesinde.
Damarlarımdaki kan giderek daha ağır yükseliyor
ve yineliyor inatçı hecesini şakaklarımda.
Işık kayıtsızca biçimini bozmakta
donuk duvarın, tarihi olmayan bir zaman.
Öğle sonrasının yayılışı; şimdiden bir körfez
usul dalgalanışı sarsmakta dünyayı.
Ne uykudayız ne de uyanık:
biziz, başka bir şey değil işte.
An ayrılmakta kendi kendinden
ve duraksamaların oluşturduğu geçite dönüşmekte.”[1]
1981 Miguel de Cervantes Ödülü, 1982 Uluslararası Neustadt Edebiyat Ödülü ve 1990 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Meksikalı şair ve diplomat Octavio Paz Lozano 1998’de bugün (19 Nisan) hayata gözlerini yumar.
Yaşamı boyunca gayet üretken olan şair ve yazar Paz, birçok dile çevrilen eserler kazandırır. Edebiyatla çok genç yaşta tanışır. Bunda dedesi ve dedesinin kütüphanesi büyük rol oynar. 1931’de 19 yaşında iken Luna Silvestre (Gümüş Ay) isimli ilk şiir seçkisi yayımlanır. Takvim 1935 yılını gösterdiğinde hukuk eğitimini yarıda bırakır ve köylü işçilerin çocukları ile çalışmaya başlar. O dönemde T.S. Elliot’tan etkilendiği şiirler kaleme alır. 1938’de günümüzde halen Meksika’nın en önemli kadın yazarlarından kabul edilen Elena Garro ile evlenir ve 1959’a kadar evli kalır. Erken dönem şiirlerinde Marksizm, varoluşçuluk ve sürrealizmin yanı sıra Budizm ve Hinduizm’in etkileri görülür.1943’de Berkley Üniversitesi’nde eğitime başlar ve iki yıl sonra diplomasi ile tanışır. Ülkesi adına kısa süreliğine New York’da çalıştıktan sonra Paris’e tayini çıkar.
Bir deneme yazarı olarak Meksika siyaseti ve ekonomisi, Aztek sanatı, antropoloji ve erotizm üzerine yazıları vardır. Bir kitap uzunluğundaki; The Labyrinth of Solitude (El Laberinto de la Soledad, 1945 Paris) deneme yazısında, kendi insanının zihnindeki derinliklere dalar ve bunu yalnızlığın maskelerin arkasına gizlenmiş halleri olarak betimler. Onların kimlikleri erken Kolombiya ve İspanyol kültürü arasında bir yerlerde sıkışmıştır ve hiçbirini reddetmedikleri gibi ikisine de sahip çıkarlar, der. Tıpkı kendisi gibi. Bu uzun soluklu deneme yazısının Meksika kültürünü anlayabilmenin anahtarı olduğu varsayılır. Bir başka Meksikalı yazar olan Carlos Fuentes’in en önemli ilham kaynağı ve en çok etkilendiği kişi yine Paz’ın kendisidir.
Paz; İngilizce’ye Samuel Beckett, Charles Tomlinson, Elizabeth Bishop, Muriel Rukeyser ve Mark Strand tarafından çevrilmiştir.
1957’de yazdığı Piedra de Sol, Nobel ödülleri sunum konuşmasında olağanüstü övgüler almasına sebep olmuştur. Aynı şiir Julio Cortazar tarafından “Latin-Amerika Edebiyatı’nın en erotik şiiri olarak tanımlanırken yayıncısı için “İspanyol dilinin tarihsel ifadesi anlamında Elliot’un The Waste Land şiiri ile kıyaslanabilir niteliktedir”.
Cortazar’a imzalı olarak gönderdiği kitabın ithaf yazısında şöyle yazar Octavio Paz:
Türkçeye Sait Maden tarafından Güneş Taşı olarak çevrilen şiirin ve içinde yer aldığı kitabın arka kapağında Paz için şöyle der çevirmeni:
“Doğayla tarihin örtüştüğü, kesiştiği bütün alanları kucaklamaya çalışıyor Octavio Paz’ın şiiri. Yerel ve evrensel değerlerin iç içe girdiği bir örgü, insanın boyutlarını tanımak, onun doğasal ve tarihsel kimliğinin iç alanlarını görmek için çıkılmış uzun bir yolculuğun, sınırların ötesine varma çabasının tutanağı…”
Maden haricinde Ülkü Tamer, Tomris Uyar, Onat Kutlar, Adnan Özer ve Ali Cengizkan da Paz Edebiyatını çevirileri ile Türkçeye kazandıran değerli isimler arasında yerlerini alırlar.
“Tutku bizi hayalete dönüştürür” diyen Octavio Paz, 1959’da ressam sevgilisi Bona Tibertelli de Pisis’in peşinden tekrar Paris’e döner. Tibertelli de Pisis hem Paz’ın aşk hayatındaki kesit bağlamında hem kendi hayatı, üretkenliği resim ve gravürleri bağlamında incelenmeye araştırılmaya ve başka bir yazının konusu olmaya değer bir ressamdır. Paz’la birlikteliği süresince E.R.O.S Serisi (1959-1960) adı altında kara-kalem resim ve gravürler yapar. Öyle ki kanımca bu eserler, Paz’ın kaleme aldığı La Ilama double, Amor y erotismo (Çifte Alev, Aşk ve Erotizm) ile birlikte incelenmelidir. ’59 da şairi peşinden Paris’e sürükleyen bu ilişki 1963’de son bulur. Bu ve daha sonraki yıllarda ise aşk erotizm ve yine Budizm etkili şiirler yazar Paz.
Bir başka tutkusunun da peşine düşmesinin de sebebi midir Tibertelli de Pisis bilinmez fakat modern resme yöneldiği gibi Balthus, Joan Miro, Marcel Duchamp, Antoni Tapiel, Robert Rauschenberg ve Roberto Matta resimleri üzerine ve ressamlarına ithafen şiirler kaleme alır.
Joan Miró’nun Masalı[2]
…
“Mavi hareketsiz bırakılmıştı, hiç kimse görmedi, kimse duymadı:
kırmızı; kör bir adamdı, siyahsa; sağır ve dilsiz
rüzgâr geldi ve geçti, sorarak, Nereye gidiyorsun Joan Miró?
O ise başından beri buradaydı, rüzgâr onu görmemişti:
hareketsiz bırakılmıştı mavi ve kırmızının arasında, siyahın ve sarının
Miró saydam bir seraptı, yedi eli olan bir serap”
…
Octavio Paz, 1968’de diplomasi görevinden ayrılır az bir süre Paris’de kaldıktan sonra Meksika’ya döner. Çeşitli edebiyat dergileri çıkarır, üretkenliği her anlamda devam eder. 1970-1974 yılları arasında Harvard’da bulunur. Burada bir dizi konferansa imza atar. “Los Hijos del Limo” (Çamurun Çocukları) kitabı bu döneme aittir. Meksika hükümeti dergisini kapatır. Ancak Paz vazgeçmez hemen yerini bir yenisi ile doldurur. 1990 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne layık görülür.
Her yazısında, yayımladığı her dizede önünüze geniş ufuklar, sonsuz denizler, dipsiz evrenler açan bu önemli şair, deneme yazarı ve çevirmeni kendi kitabından satırlarla anarak noktalayayım:
“(…) şiirin imgeleri dokunulabilir, görülebilir ve işitilebilirdir (…) Şiir hiç kuşkusuz, yansımalar, çakıntılar, alacalar saçan sözcüklerin bir araya gelişinden oluşur. Ama bize gösterdiği gerçekler midir yoksa yanılsamalar mı? (…) Görmekle inanmanın iç içe geçmesi. Şiirin gösterdiğini, bedenimizin gözleriyle değil, ruhumuzun gözleriyle görüyoruz. Şiir dokunulmaz olana dokunmamızı, uykusuzlukta kasıp kavrulmuş bir toprağı örten sessizlik gelgitini duymamızı sağlar. Şiirsel tanıklık…” tam da budur!”
1914’de devrimin kalbinde doğan çocuk kanser illetinin kurşunu ile vurulup 1998’de hayata gözlerini yumar.
Kaynak:
Çifte Alev, Aşk ve Erotizm, Octavio Paz, Türkçesi Tomris Uyar, 2016
Güneş Taşı, Octavio Paz, Türkçesi Sait Maden, 1962/Çekirdek Yayınları 1997
Görseller için:
andrebreton.fr, emaze.com, adamar.org
Not: Yazının başlığı Octavio Paz’ın Çifte Alev deneme kitabının giriş cümlesinden alıntıdır.
[1] Gitmekle Kalmak Arasında şiiri Ali Cengizkan çevirisi
[2] Joan Miró’nun Masalı şiirinin bir bölümünü Türkçe’ye çevirmeye gayret ettim. Şiirin orjinali için A Tree Within pdf sayfasından yararlandım.