Bağımsızlık Yolu

Bağımsızlık Yolu

‘’İlle de aranacak olursa, sanıyorum oldukça basit bir teması var eserlerimin: İnsanların çoğu kaçınılmaz bir şekilde yalnızdır ve bu onların trajedisidir’’

1926 doğumlu yazar Richard Yates’in, 1961 yılında yayımlanan ilk romanı. ‘’Revolutionary Road’’ orijinal isimli kitap, 2008 yılında ‘’Hayallerin Peşinde’’ adı ile Doğan Kitap’tan çıkmış, 2017 Mart itibari ile de ‘’Bağımsızlık Yolu’’ adı ile Yapı Kredi Yayınları’ndan tekrar yayımlanmıştır. Hemen hemen herkesçe bilinen, Patricia Highsmith / Yetenekli Bay Ripley serisini de çeviren Esra Birkan tarafından çevrilen kitabın dili oldukça anlaşılır. Biz okurların titizlikle önemsediği konulardan biridir çeviri. Anlaşılır bir dil, devrik olmayan cümleler, anlamsız olmayan kelimeler, yalın bir anlatım ile aktarılan kitapları okumanın keyfi kesinlikle hissedilir bir olgu. 20. yüzyılın Amerikan edebiyatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen kitap, Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’ne layık görülmüş. ‘’Muhteşem Gatsby’’ ile benzerlikleri bulunan kitap, dönemini fazlasıyla yansıtmış. Hikaye basit gibi gözükse de; Amerikan yaşam ve kültürünü tüm çıplaklığı ile ele alıp, derin bir eleştiriye yer vermiş ve bunu karakterlere çok iyi bir dille aktarmış.

Bağımsızlık Yolu
Bağımsızlık Yolu, Richard Yates, YKY, 2017

Bir Amerikan Trajedisi
Frank; 29 yaşında evlenmiş, kendince erken yaşta baba olmuş, istemediği bir işte çalışan, beklentilerinden ve hayallerinden vazgeçmiş bir adam.

April; Frank’ın büyüsüne kapılmış, sakin bir hayat yaşayabileceğine kanaat getirip, küçük bir kasabaya yerleşmeyi kabul eden, aslında içten içe hayatı sorgulayan ve farklılıklar arayan bir kadın.

Bir partide tanışan April ve Frank evlenmeye karar verirler. Şehrin biraz dışında ‘Bağımsızlık Konutları’ adı verilen yerleşim yerinde yaşarlar. Frank, babasının yıllarca çalıştığı Knox şirketinin pazarlama bölümünde çalışmakta ve pek memnun olmasa da, hayatın getirdiği zorunluluklardan dolayı her sabah trenle işine gelip gider. April ise; evde iki çocuğu ile ilgilenen, aynı zamanda, amatör bir tiyatro kulübünde rol almaktadır. Bulundukları çevrede farklı gözüken çifte, bu farklılıklarından dolayı herkes tarafından saygı duyulmaktadır. Normal seyrinde devam eden hayatları, April ve grubunun sergiledikleri bir tiyatro oyununun kötü geçmesiyle farklı bir yola sürüklenmeye başlar. Hiç beklemedikleri bir anda hayatı ve birbirlerini sorgulamaya başlarlar.

Frank ve April geçmişlerinde sindirdikleri yaşamlarından dolayı, birlikte kurdukları hayatlarında da birer tiyatro oyuncusu gibilerdir. April’in hüsranla sonuçlanan tiyatro oyunu deneyimini yaşamasalardı, belki de gerçek hayatlarının içindeki karşılıklı oyunlarına devam edeceklerdi.  Fakat hayatta; kartlar er ya da geç açılır. Eşi’nin, 29 yaşında son bulan hayallerini gerçekleştirmek için Fransa’ya yerleşme teklifini sunan April’in, asıl amacı kendi zincirlerini koparmak arzusu olabilir miydi? Peki ya Frank’ın bunu kabul etmesindeki amacı kendi özgürlüğü müydü?

Karmaşık gibi gözükmese de; insanı düşüncelere yönlendiren birçok olgu var kitapta. Anlaşır gibi gözüken iki karakterin 3. bir bebek haberiyle değişen fikirleri siz okuyucuları da derin bir karmaşaya sürüklüyor ve ben olsaydım ne yapardım (?) sorusuyla burun buruna getiriyor. Dönüp geriye baktığınızda yaşanan her şeyin geçmişten bir izle örtüştüğünü görüyorsunuz. Sona yaklaşmışken başa dönmek gibi.

Yazar bir röportajında; ‘’İlle de aranacak olursa, sanıyorum oldukça basit bir teması var eserlerimin: İnsanların çoğu kaçınılmaz bir şekilde yalnızdır ve bu onların trajedisidir’’ demiş. Kitabın son sayfasını çevirip, kapağa ulaştığınızda bunu fazlasıyla düşünmeye başlıyorsunuz.

Yazar, büyük bir hayal kırıklığına yol açan bir evliliğin trajedisini bize sunarken; aslında kapılar arkasındaki yalnızlıkları, gösterişli evlerin kapılarından büyük bir gülümsemeyle çıkan bireylerin çevrelerini değil de; aslında alenen kendilerini kandırdıklarını gerçekten ustaca bir kurguyla bize sunmuş. Hayallerle gerçekler arasındaki o ince çizgiyi görmek isteyen ve aslında günümüzde hala hepimizi saran o sıkışmışlığın, bugün bile hala var olduğunu görmek adına herkesin okuması gereken bir kitap.

Bağımsızlık YoluKüçük bir dipnot!
Kitap, 2008 yılında Sam Mendes tarafından beyaz perdeye uyarlanmış ve 2009 yılında ülkemizde gösterime girmiştir. Ben kendi adıma, kitapların sinema uyarlamalarından pek keyif almıyorum. Fakat ‘’uyarlanmış artık’’ deyip, izlemişliğim bir hayli fazla. Kitabı bitirdikten sonra hemen izlediğim film gerçekten başarılı idi. Yönetmenin katkısının daha fazla olduğunu düşündüğüm filmin, gayet tabii oyuncularının da etkisinin olduğunu belirterek; kitapla birebir örtüşen bir yol almış olması, seyretmeye değer olduğunu gösterir.


Özgün Adı: Revolutionary Road
Çevirmen: Esra Birkan
Tür: Roman
Kitap/Film Fotoğraf: Yapı Kredi Yayınları / beyazperde.com

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin