Öykü Günlüğü Aralık 2017

Öykü Günlüğü Aralık 2017

09/02/2017
İzmir,

diye not almışım kitabın giriş sayfasına.
On ay geçtikten sonra okumaya başlıyorum.

Şehriyar ve Şahzaman. İki farklı kentte hükümdarlık süren kardeşler. Büyük olan Şehriyar, kardeşinin özlemini derinden hissetmesiyle başlıyor bu büyük masallar silsilesi. Şehriyar, Şahzaman’ı alıp getirmesi için Vezirini gönderiyor. Şahzaman hazırlıklarını yapıyor, bir kafile ile yola çıkıyor. Abisi Şehriyar’a vereceği hediyeyi unutunca saraya dönüyor ve odasına girdiğinde karısını zenci bir köle ile yatakta yakalıyor, ardından ikisini de öldürdükten sonra abisinin yanına doğru kederli bir halde yola çıkıyor.

Şehriyar kardeşinin bu üzüntülü halinin nedenini sorsa da kardeşi söylemiyor. Ardından Şahzaman, Şehriyar ava çıktığında sarayın bahçesinde bir toplu sekse şahit oluyor ve bu kalabalığın arasında abisi Şehriyar’ın karısının da olduğunu görünce, başına gelenleri ve gördüklerini abisine anlatmasıyla masallara giriş başlıyor.

Öyle ki Şehriyar karısını ve bütün o kalabalıktakileri öldürmekle yetinmiyor. Kendince bir metod uygulamaya başlıyor. Her gün kentte yaşayan bir genç kızla ilişkiye girip ardından o kızı öldürüyor. Bu süreç uzun bir süre böyle devam ediyor. Şehriyar’ın bu hareketini yorumlamak gerekirse eğer; o, karısının onu aldatmasıyla beraber ciddi anlamda yaralanmaktan da öte, öldürüldüğünü düşünür bir bakıma. Karısı onu aldatmıştır ve Şehriyar bu aldatılma sonucunda kendisinin alt edildiğini, yani öldürüldüğünü düşünür. Bir intikam metodu olarak uygular bütün bu yaptıklarını. Öldürdüğü her genç kızdan bir nevi intikamını alır.

Şehriyar sözgelimi bu sapıkça ritüeline kentte kalan tek genç kız Şehrazad olana dek devam eder. Vezirin kızı Şehrazad, babasını ikna etmesiyle bu işin altından kalkacağını belirtir. Anlatıcının söylediklerine dayanarak şunu anlayabiliyoruz; Şehrazad yaşadığı dönem içerisinde ciddi bir entelektüel birikime sahip. Çeşitli uygarlıkların masallarını halk söylencelerini okumuş. Binlerce kitaptan oluşan bir de kütüphanesi mevcut. Yaptığı plan ise yine bu entelektüel birikimine dayanarak, Şehriyar’ın kendisini öldürmemesi için uzun uzun öyküler anlatıp onu oyalamaktır. Böylece Şehrazad, kentte yeni doğacak kız çocuklarının ve kaçmak zorunda kalan genç kızların hayatlarını kurtaracaktır. Şehrazad’ın kardeşi Dünyazad’ın da içinde olduğu plan nitekim işlemeye başlar. Şehrazad her gece sabaha kadar bir masal anlatarak Şehriyar’ı etkiler ve onu meraklandırır. Sabah olduğunda da Şehriyar meraklı bir biçimde masalın devamını dinlemek için akşamı bekler.

Masalları okurken dikkatimi çeken bölümlerle ilgili not almam epey fazla oldu. Ayrıca bir okur olarak, kendimce birtakım çözümlemelere de başvurdum. Bir kısmını da her bir masalı okuyuşumda yanımdan ayırmadığım defterime not ettim.

Öncelikle masalların birçok özelliğinden bahsedilebilir. Ama en önemli özelliği -bence- çerçeve öykü tekniğinin ilk örneklerinden biri olması. Sanırım bu noktada Orhan Pamuk’un önsözde belirttiği iki türlü okuma biçimi olan: sırayla okumak ve karışık okumak’tan ilkini seçen taraftayım ben. Çerçeve öykü tekniği açısından bakacak olursak sırayla okumak daha cazip duruyor. Örnek olarak Hamal ile Genç Kızların Öyküsü1 masalında olaylar ilerlerken üç kalender de öyküye dahil olur. Bu üç kalender de kendi öykülerini anlatmaya başlar. Masal parçalardan bütüne doğru bir bağ oluşturur böylece. Fakat burada önemli bir nokta da; masallarda çok sayıda fiziksel rahatsızlıkları olan ya da fiziksel eksiklikleri olan karakterler dikkat çeker. Şehrazad’ın Şehriyar’ı meraklandırmak ve onu oyalamak amacında olduğu içindir ki bu karakterler hemen hemen her masalda karşımıza çıkar. Nitekim yukarıda bahsettiğim masalda da üç kalenderden ilki öyküsünü anlatmaya başlaması da tek gözünün olmayışı ve bu durumun dikkat çekilmesi ve merak uyandırması sayesinde gelişir. Masallarda ciddi bir merak konusu temeli oluşturan unsur olur böylece.

Öykü Günlüğü Aralık 2017Ayrıca kitap boyunca masallardaki anlatıcı, anlatım tekniği ve üslup epey kafamı yoran bir mesele oldu. Birçok yazarın gerek konu olarak gerekse dil olarak Binbir Gece Masalları’ndan etkilendiğini biliyoruz. Fakat genel açıdan masallardaki kurmacaya bakacak olursak, ciddi anlamda parçalara ayrılan bir yapı mevcut diyebilirim sanırım. Şunu biliyoruz ki, masalları yazan –her ne kadar kim olduğu tam olarak bilinmese de- bir yazar var. Yazarın ardından anlatıcı konumundaki en başat faktör Şehrazad oluyor.

Kitap boyunca ilerledikçe Şehrazad yazarın biraz daha üstünde bir konuma sahip oluyor. Kafa karıştıran mesele de bu noktadan sonra başlıyor. Masalların birçoğu iç içe geçtiği için ve belirli bir çerçeve oluşturduğu için Şehrazad da bir noktadan sonra anlatıdan silinip masallardaki karakterler anlatıya devam ediyor. Kesilerek Öldürülen Kadın, Üç Elma ve Zenci Reyhan Öyküsü2 masalı bu açıdan iyi bir örnek teşkil ediyor. Masal bir elma ile ortaya çıkan yanlış anlama ile devam ediyor, fakat ortada bir ölüm meselesi de vardır. Olaylar çözülmeye başladığında ise sık sık masalın içindeki karakterler başka bir masal anlatarak yaşadıkları olay ile bir benzerlik olduğunu belirterek başka bir masal anlatmaya başlarlar. Bu masalda da benzer bir durum ortaya çıkıyor ve Şehrazad’ın anlatıcı konumu bir anda el değiştirmiş oluyor.

Bu bakımdan masallardaki karakterler hem dinlemekten hoşlanan tiplerdir hem de aşırı bir anlatma isteği duyan kişilerdir. Değim yerindeyse geveze karakterler çoğunluktadır. Bazen bu gevezelik net bir şekilde ortaya çıkar. Öyle ki ölüm anında bile bir şeyler anlatmak. Bir şiir ya da şarkıdan örnek vermekten kaçınmayan karakterlerdir bunlar. Buna bir örnek teşkil edecek diyalog da Enisü’l-Celis ile Ali-Nur’un Öyküsü3 masalında geçen baba-oğul arasındaki diyalogdur.

Masalların yazıldığı dönem tam olarak bilinmese de en azından yazıldığı dönemde Freud’un Oidipus kompleksi kavramının olmadığını biliyoruz. Bu bakımdan bizim bildiğimiz, aşina olduğumuz bir kavram olan Oidipus Kompleksi temasında ilerleyen bu masalda, bir oyundan ibaret olsa da hançerle oğlunu öldürmeye kalkışan bir baba vardır. Ölüm anındaki oğul ise yukarıda bahsettiğim o gevezelikten ve bir şeyler anlatmaktan ödün vermeyen tavırdadır. ‘’Ama sen, ey bedbaht, benim malımın ve belki de canımın tehlikeye girmesini nasıl yüreğine sindirdin?’’ demiş. Ali-Nur da ‘’Dinle bak baba, şair ne demiş’’4 diyerek babasına bir şiir okur.

Öte yandan masalların hemen hemen hepsinde geçen şarkı ve şiirleri ayrıca değerlendirmek ve üzerinde düşünmek gerekir diye düşünüyorum. Kendi nazarımda, bu şarkı ve şiirleri Antik Yunan Tragedyalarındaki ‘koro’ ile özleştirdim. Antik Yunan Tragedyalarındaki koroların en büyük özelliklerinden biri yer yer tragedyadaki gidişatı belirlemek, ya da tragedyadaki gidişatın nelere yol açabileceğini önceden haberdar etmektir. Nitekim masallardaki şarkı ve şiirler de bu izlekte ilerliyor. Masallardaki olayların gidişatına göre karakterlerin birbirlerine öğüt verircesine aktardığı bu şiir ve şarkılar, sayfalar ilerledikçe nasıl bir gidişat ile karşı karşıya kalacağımızı bir nevi metaforlar ya da farklı benzetmelerle ipucu verir. Masallardaki karakterlerin de anlatılan konumundan anlatıcı konuma kısa süreli de olsa geçişi bu şiir ve şarkıları aktarmalarıyla gerçekleşir. Kısa süreli de olsa masal içinde başka bir masal ortaya çıkar ve anlatıyı kısa süreli durdurup nefes aldıran bir durak görevi de görür ayrıca bu şiir ve şarkılar.

Ek olarak, birinci cilt üzerinden çeviriyi de değerlendirmem gerekirse, ciddi anlamda iyi bir çalışmanın ürünü diyebilirim. Âlim Şerif Onaran Fransızcadan çevirmesine rağmen bazı kelimelerin özgün farsça kullanımlarına dikkat etmiş, bazı kelimelerin de dipnot olarak farsça anlamlarını belirtmiş.

Kitapta ayrıca, ara ara göze çarpan redaksiyon hataları da mevcut. Elimdeki 2001 yılı baskısı olduğu için yeni baskılarında düzeltilmiş, tekrar gözden geçirilmiş olabilir bu hatalar.


Kaynaklar: Binbir Gece Masalları Cilt 1/1 (Yapı Kredi Yayınları 3. Baskı – Ekim/2001)
1syf/104
2syf/194
3syf/391
4syf/405

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin