Çocuk Edebiyatı Yazarı Fragouli ve Karakterleri

Çocuk Edebiyatı Yazarı Fragouli

Kurmacayı bir ağaç olarak düşünürsek “karakter” köktür. Bir diğer deyişle olayı, zamanı, mekanı yaşatır. Karakter yoksa geri kalan her şeyi çöpe atabiliriz. Olay gelişmez, karakter olayı yaratır. Mekan karakteri kapsamaz, karakter mekanın sınırlarını çizer. Zaman, karakterin var olduğu dilim kadardır. Karakterden kastım sadece bir Jean Valjean değildir elbette; Cosette de, Javer de kastıma dahildir. Yani sağlam bir kurmaca elde etmek isteyen bir yazarın (ki bu sadece edebiyat için değil, kurmacadan beslenen diğer tüm sanatlar için de geçerlidir) güçlü karakterler yaratması zorunluluktur. Aksi halde ortaya çıkan ürünü edebi/sanatsal çerçevede değerlendirmek mümkün değildir.

Çocuk Edebiyatı Yazarı FragouliKarakterin kurmacayı ayakta tutmak, okura sanatsal haz sağlamanın dışında da bir görevi vardır; Yazarın aktarmak istediğini (ki her yazarın bir derdi vardır) okuyucuya ulaştırmak. Bu noktada edebiyatı (ve tabii ki diğer sanatları da) iki farklı kulvarda değerlendirmemiz gerekiyor: Yetişkin edebiyatı ve Çocuk Edebiyatı. Yetişkinler için yapılan edebiyat yazarının derdini nasıl ve ne kadar iletebildiği yazardan başka kimseyi yoğun bir şekilde ilgilendirmez. Okur alabildiğini alır, yazarın da bununla yetinmekten başka pek seçeneği yoktur. Aynı şeyi çocuk edebiyatı yazarı için söyleyemeyiz. Çocuğun ortaya çıkan üründen ne kaptığı, nasıl etkilendiği yazarın umurunda olmak zorundadır. Ve hatta yazarın birbiriyle başa baş önemde iki amacından biri bu olmalıdır. Çünkü yetişkinler için yapılan edebiyatın yazarı derdini karakter üzerinden anlatmaya çalışırken, anlatım aşamasından sonraki kısmı okuyucunun yorumuna bırakır. Okuyucu kavrar, yorumlar ve bir sonuca ulaşır. Oysa çocukların (yaş aralığına göre değişkenlik gösterir) yorumlama yetisi yeterince gelişmemiştir. Bu yüzden çocuklar eseri karakterle özdeşim kurarak kavrar. Bu hem yazarın işini zorlaştırır hem de çocukta ortaya çıkabilecek olumsuz gelişmelerin ihtimalini doğurur. Çocuk edebiyatının yazarı, karakterlerini yaratırken bu hususu göz önünde bulundurmazsa hem çocukta telafisi zor olumsuzluklara sebep olur hem de çocuk edebiyatını yetişkin edebiyatından ayıran temel özelliklerden birinden uzaklaşmış olur.

Fotini Fragouli, karakter yaratma bakımından oldukça ilgi çekici bir yol izliyor.  Karakter yaratma ve yazarın çocuğa karşı sorumluluğu üzerinden Fotini Fragouli’nin öykülerini değerlendirmekte fayda var. Karakterlerini çocuklar, yetişkinler ve bazen de insan-olmayanlar olarak seçen Fragouli, çocuğun özdeşim yönelimini iyi kavramış, vermek istediklerini bu temelde sunuyor çocuğa (ne yazık ki Fragouli’nin Kuraldışı Yayıncılıktan çıkan “Denizdeki Zeytin Ağacı” adlı kitabının dışında ulaşabileceğimiz Türkçeye çevrilmiş eseri yok). Fragouli’nin öykülerinde karakterler hayvan, nesne veya bitki olabiliyor ve gerçekçi yetilere sahip oldukları için çocuğun farkındalığını besleyebiliyor. “Mirto ve Ay” öyküsünde ne Mirto (çocuk karakter) bir çocuğun gerçekliği dışında özelliklere sahip ne de Ay kendisinden beklenenlerin dışında özelliklere. Ay parlayan, yuvarlak, batabilen, ışıldayabilen bir karakterden ibaret. Yazar Mirto’yla Ay arasında kurdurduğu bağla, çocuk okurun aya dair farkındalığına etki etmeye çalışıyor. Mirto’nun, oyun oynamak yerine Ay’la bağ kurmasını da şu sebebe bağlıyor: “Çocuklar bazen, dünyayı daha iyi anladıklarından olsa gerek, oyun oynamaktan sıkılır.” Bu sebep, çocuk okura gönderdiği yol gösterici önermeyle çocuk edebiyatı yazarının sorumluluğunu yerine getirme çabası olarak okunabilir.

Fragouli’nin, okurun yine özdeşim yönelimine odaklanan bir başka öyküsü “Kayıp Zamanlar (Dilbilgisi Dersleri)”da da çocuk okuru (yetişkinlerin bile net bir tanım koyamadığı) kavramları düşünmeye, onlar hakkında fikir sahibi olmaya sevk ediyor. Zaman kavramının tartışılması çocuk edebiyatında sık rastlanan bir durum değildir. Fragouli’nin öyküsündeki tartışmayı yapan karakterlerin dede ve torun olması ise konu ve karakterlerin nitelikleri açısından anlamı etkili kılıyor. Öyküdeki karakterler anlatımlarıyla zamanın kendisini de bir karaktere dönüştürüyor adeta. Dede ve torun diyaloglarıyla öykü içerisine bir de “zaman” öyküsü kuruluyor. Yazar bu öyküyü kurarken de çocuk okura karşı sorumluluğuna sadık kalmaya çalışıyor. “Zaman” kavramını küçük kuşların kanatlarının altına saklayarak, çiçeklerin özüne katarak, rüzgâra yükleyerek çocukları “durup ince şeyleri düşünmeye” yönelten bir yazardan çocuk okura dair sorumluluğunu göz ardı etmesini beklemezdim zaten.

Baş karakteri bir ağaç olan “Okaliptüs” öyküsünde de binaların değil ağaçların büyüyebileceğini okuyor çocuk. “Koskocaman”, “ağır” ve “suskun” bir apartmana komşuluk eden Okaliptüs’ü karakter yapan şey öyküdeki tiplerle (dallarına yuva yapan kuşlar, yeni memur, apartmanda çalışan insanlar) kurduğu ilişki oluyor. Apartmanda çalışan insanlar Okaliptüs’e komşuluk etmezse, kuşlar dallarına yuva yapmazsa, apartman büyüyebilirse Okaliptüs de yazarın öyküyü yazma gerekçelerini okuyucuya aktaramayacaktı. Fragouli öykülerini okurken derinlerimizden bir yerlerden “Hayal Gücü İktidara” seslerini duyarız, kendisi de zaten karakterlerine “Yaşasın Okaliptüs” dedirtiyor.

“Yaşasın Okaliptüs!”

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin